İlke ve Esaslar

Medeniyet Nedir?

Mütefekkirler, filozoflar ve düşünürler Medeniyet kavramının tanımı üzerinde ciddi tartışmalar yapmışlardır. Kimileri Medeniyet derken Uygarlık tanımını esas alarak Batılı bir tanımlama ortaya koymuş, kimileri ise İslam Medeniyeti’ni ve Doğu’yu esas alarak daha cihanşümul tanımlamalar ortaya koymuştur.

Medeniyet kelimesini Kültür ile birlikte değerlendirerek yapılan tanımlamaların azamisinde esas hareket noktalarından biri de üretilen kavramın İnanç ya da Din ’in belirleyici olmasıdır. Medeniyet ve Kültür kavramlarının içiçe geçmişliğini göz önüne alarak yapılan çeşitli tanımlamalar bazı mütefekkirler tarafından reddedilmiştir. Hatta İslam medeniyetine bir saldırı olarak yorumlanmıştır.


Medeniyet, en bilinen anlamıyla “medine”den türer. Medine ise bizim kültürel kodlarımızın filizlendiği, şekillendiği ve geliştiği yerdir. Bu minvalden bakıldığında medeniyet, insanoğlunun asıl gayesini gerçekleştirme faaliyetleri yolunda attığı adımların tümüdür. Bu tanım öylesine geniştir ki kültürden felsefeye, ekonomiden siyasete, sanattan sosyal yaşama kadar hayatımızın her alanına sirayet eder. Etmekle de kalmaz; bu yürüyüşte atılacak bütün adımların yerini, zamanını, zeminini ve yönünü de belirler. Bir medeniyet tasavvuru olmayan toplumlar, varlıklarını sürdürememiş ve yok olup gitmişlerdir. Aksine kendi tohumlarından bir medeniyet tasavvuru üretmiş ve buna mutabık şekilde yaşamış toplumlar ise uzun süre tarih sahnesinde var olmayı başarmışlardır. Medeniyet, teoride kalan bir söylem değildir. Aksine toplumun elinden ve dilinden çıkan bütün nesneler, bu teorinin pratize edilmiş halleridir. Sözgelimi Osmanlı İmparatorluğu döneminde kurumsallaşmış bütün yapıların öz taşlarını biz Hazreti Peygamber tarafından kurulan Medine devletinde görürüz. Bu da medeniyet anlayışının sağlam zemin üzerine inşa edildiği takdirde geliştirilebilir bir olgu olduğunu bize anlatmaktadır.


Ömrünü medeniyet üzerine düşünmekle geçiren büyük şair Sezai Karakoç’a göre medeniyetin tanımı şudur ve bu tanım, bizim için hala geçerliliğini korumaktadır: “Medeniyet; insanoğlunun asıl gayesini gerçekleştirme çalışmalarından, ona varma anlayışından, onu bulma ve kaybetmeme gayretinden, o yöndeki duygu ve düşüncelerini ifade isteğinden doğan, kaynaklanan ve beslenen niyet ve faaliyetlerin, teori ve pratiğin, tasarım ve eserlerin reel ve potansiyel güçlerin tamamını ifade eder.”


Dolayısıyla Biz, Medeniyet ’in tanımını yaparken değerlerimizi esas alan bir bakış açısıyla şöyle bir tanımlama ile yola çıkıyoruz;


MEDENİYET; İnsanın dünya hayatında, faziletli, erdemli ve fıtrat telakkisine uygun şekilde hür ve özgür yaşamasını mümkün kılabilecek, vahyin, aklın, adaletin ve dayanışmanın yani marufun hakim olduğu, insanlığın ortak değerler seviyesine yükselten anlayış, davranış ve yaşama vasıtalarının bütünüdür.


Medeniyet Anlayışımız


Medeniyet bizim bakış açımıza göre, nihai bir amaç değil, insanlığın kurtuluşu için ortaya konulan bir çaba ve araçtır, faziletli, erdemli ve ahlaklı bireylerin ve toplulukların oluşması ve dayanışmasıdır.


Müslüman bir topluluk olarak, medeniyeti salt kültürlülük değil aynı zamanda inancımızdan kaynaklanan irfan olarak değerlendiriyoruz.


İyiliğin ve adaletin tüm insanlığa şamil kılınması çabasıyla birlikte, sömürü ya da işgal değil, ruhlarda gerçekleşecek ve insanı zulümden kurtaracak müjdeleyici, gerçek bir fetih olarak görüyoruz.


Medeniyet, insanların mal ve can emniyeti altında birbirleriyle güven içinde yaşayacağı toplumsal düzen ve yeryüzünü Allah’ın emaneti gören bir anlayışla mamur kılan bir Umran girişimidir. Ve elbette insanlığı kasıp kavuran zulmün karanlığına karşı İslam’ın sönmez nuruyla kelamı kadimle çıkmaktır.


Bizler İslam’ın tüm tarih, medeniyet ve kültür mirasını tereddütsüz sahipleniyoruz ve böylece İslam coğrafyasını daha fazla parçalara ayırarak düşünmek değil, derleyip toparlamak üzere hareket etmeyi ilke ediniyoruz.


Medeniyet mücadelemiz; islam aleminin ve Anadolu’nun İstiklal ve İstikbali’ne tasallut edene karşı durarak, yeryüzündeki tüm mazlumları kardeş bilip küresel sisteme karşı Yeni bir Dünya ve Yeni bir düzen elbette mümkün diyebilecek ümidi beslemeyi vazife biliyoruz.


Ülkemizde ve dünyada bizi asıl istikametimizden ve kendi değerlerimizden saptırmak isteyen yerli işbirlikçilere ve onların sahiplerine karşı her zaman teyakkuzda olma ferasetini taşıyoruz.


Medeniyet anlayışımızın gereği olarak; İstanbul’u, Kudüs’ü, Bağdat’ı, Saraybosna’yı, Buhara’yı, Kurtuba’yı birbirinden ayırmaksızın medeniyetimizin başkentleri ve birbirinin kardeşi olarak biliyoruz.


Fikri, düşünceyi, siyaseti, iktisadı, kültürü ve sanatı, insanın ve insanlığının hizmetine musahhar kılacak vahiy, ilim, ahlak ve adalet süzgecinden geçirerek yüce bir gayeyi gerçekleştirmek için çalışmak için yoldayız.


Medeniyet Derneğimizin temelinde fikir ve düşünce dinamiklerimiz yer almaktadır. Zira düşünce olarak kavrayamadığımız bir medeniyeti somut nesneler üzerinden yürütebilmenin imkanı yoktur.


İşte tüm bu idealleri gerçekleştirmek için yola çıkmış, iman, amel, samimiyet, ahlak, fazilet ve erdemi kuşanmaya çalışan kişilerin biraraya gelerek oluşturduğu dayanışma ve birlikteliğe biz Medeniyet Derneği diyoruz.